
Bugün çoğumuz ruhsal ve zihinsel dengemizi korumak, stresi azaltarak hastalıklardan uzaklaşıp iyilik ve refah halimizi desteklemek amacıyla ‘’well-being’’ felsefesine yöneliyoruz. Bu programlar egzersiz sınıfları, uyku destek, nefes, meditasyon, olumlama teknikleri, beslenme programları, aromaterapi ve masaj gibi yöntemler içermektedir.
Günümüzden binlerce yıl önce M.Ö: 4. yüzyılda Anadolu’da Pergamon (Bergama)’da tıbbın ve eczacılığın merkezi olan Asklepion kurulur. Burası, Antik çağın en büyük sağlık merkezi olma özelliğinin yanında, aynı zamanda en eski well-being merkeziydi. Bu sağlık merkezi M.S 4. yüzyıla kadar verimli bir şekilde çalışmaya devam etmiştir.
Asklepion adını sağlık tanrısı Asklepios’tan alır. Hastaları iyileştiren Asklepios’a şifa sanatının sırları Chiron ve minnettar bir yılan tarafından öğretilir. Asklepios Homeros’un İlyada’sında yarı tanrı olarak hastalara şifa veren bir insan olarak geçmektedir.
Asklepos’u her zaman elinde asası ve asasına sarılı bir yılan ile görürüz. Asklepion şifa merkezinin hemen girişinde ortada duran sunağın üzerinde de yılan figürleri bulunur. Asklepios’un asaya sarılı yılanı tıp ve eczacılığın sembolü olarak kullanılmıştır.
Bergama’daki Asklepion yerleşim yerinden uzakta, güçlü pozitif titreşimin olduğu, inzivaya uygun, dingin bir vadiye inşaa edimiştir.
Peki, ’’Bu antik well-being merkezinde hangi tedaviler uygulanırdı?’’ diye soracak olursak, verilecek yanıt şaşırtıcı derecede günümüzün well-being protokolleriyle benzerlik gösterir. Sıcak ve soğuk banyo, yoga duruşlarını andıran beden egzersizleri, özel diyet programları uygulanmaktaydı. Şifalı bitkilerle, ilaçlarla, müzikle, su sesiyle, olumlama ve rüya tabirlerine dayalı psikoterapiyle, çamur ve de güneş banyolarıyla uyguladıkları tedavi yöntemleri çok başarılı oluyordu.
Bergama’nın güney batısında, sulak ve yemyeşil bir vadi içinde kurulan Asklepion’a 1 km uzunluğundaki Kutsal Yol’dan geçerek gelinir. Asklepion’un giriş kapısına ilerlerken tam ortasında drenaj sisteminin olduğu taş yolun iki tarafında dükkanlar dizilidir. Bu dükkanlarda şifalı otlar, reçineler, kokular, yağlar, tütsüler ve doğal ilaçlar satılırdı. Uzaklardan gelen hastaların ve ziyaretçilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan çarşıda tanrılara sunmak için adaklar da bulunurdu. Arkeolojik kazılarda küçük el, ayak, göz gibi bir çok heykel parçası ortaya çıkar. Bunlar temsil ettiği organ iyileşsin diye sunulan adaklardır.
Asklepion’un giriş kapısında efsaneye göre ‘’Bütün Tanrıların Kutsiyeti İçin Asklepion’a Ölüm Girmesi Yasaktır’’ yazısı yer alırdı. Giriş kapısında ziyaretçiler ilk önce muayene edilir, ölümcül olan hasta ve hamileler içeri asla alınmazdı. Böylece kapıdan içeri ölüm girmeyeceğini düşünen hastalar ilk olumlama ile iyileşmeye başlamış olurdu.
Burada din adamı olan rahip-hekimler görev yapar, onlara Asklepiades denirdi. Asklepion’a her sınıftan, inanç ve ırktan insan kabul edilir, hiçbir ayrım yapılmadan gelen kişi bedensel ve ya zihinsel rahatsızlığından arınmak için ücret karşılığı tedavi olurdu. Yapılan kazılarda elde edilen bilgiler ışığında görme engellilerin burada tedavi olduğunu öğreniyoruz.
Yemyeşil bahçesi, mineralce zengin termal suları olan antik spa merkezinde öncelikle kişiye özel bitkisel temizleme diyeti verilir. Bir günlük oruçtan sonra gün batarken enerjinizi temizlemek için canlandırıcı termal su banyolarına geçilirdi. Yıkanmak ve tapınağa temiz bir bedenle girmek ilk protokoldü. Tapınakta hem rahip-hekimler, hem de hastalar beyaz elbise giymek zorundaydı. Beyaz elbiseler içinde rahatlatıcı meditasyona geçilirdi. Meditasyon bitince size verilen rahatlatıcı, uyku verici bitkisel içecek içildikten sonra ‘’abaton’’ olarak adlandırılan uyku odasına alınırdınız. Asklepion’da uyku çok önemlidir Uykunun içsel temizlik sağladığına inanılırdı. Ayrıca uyku sırasında ruhun bedenden ayrılarak daha yüce varlıklarla irtibata geçtiğini düşünüyorlardı. Bu nedenle rüyaların dikkatle yorumlanması çok önemliydi.
Sağlık tanrısı Asklepios ve yılanının rüyada sizi ziyaret ettiğine, rehber mesajlar verdiğine inanılırdı. Bazen de rahipler uyku sırasında size telkinlerde bulunarak bilinçaltı temizliği yapardı .Bu rahipler nesiller boyunca aktarılan bilgi birikiminin deneyimleri ile eğitilmiş şifacılardı.
Tapınak etrafında koşmak, yeşil bahçesindeki galeride egzersizler günlük rutinlerdi.
Tapınağın güneydoğu köşesinde iki katlı kür merkezi bulunurdu. Kür merkezi yer altı geçidiyle kutsal kaynağa bağlanır. Kutsal kaynaktan gelen su, bu yer altındaki tünelden akmaktadır. 70 metre uzunluğundaki tünelden geçerken, tavanda düzenli aralıklarla açılan küçük deliklerden içeri sızan güneş ışığı altında yürünülür. Bu su Akslepion’da günümüzde de akmaya devam ediyor. Bergama’ya gider de, antik şifa merkezini ziyaret ederseniz, hayal edin; yer altı geçidinde kutsal kaynağa doğru yavaş yavaş yürürken, su sesinin titreştiği tünelin tavanındaki deliklerden rahip-hekimlerin size iyileşeceğinizi söyleyen, meditatif telkinlerde bulunan sesini duyuyorsunuz…
Yaklaşık 2000 bin yıl önce Asklepion’da yapılan müzik terapi, banyo, masaj, aromaterapi, fiziksel egzersizler, uyku, meditasyon tekniklerinin bugün kendini iyi ve mutlu hissetme yolunda düzenlenen well-being protokolleriyle benzerliği, bu şifa bulma yöntemlerinin ilk kez Anadolu’da, Antik çağın en büyük tedavi merkezinde hayata geçirilmiş olması, üstünde yaşadığımız toprakların bilgeliğini bir kez daha bizlere hatırlatmaktadır.
Asklepios’u bugün nerde bulabilirim derseniz, başınızı kaldırıp gökyüzüne bakın; onunla göz göze geleceksiniz. Adı Antik Yunancada ’’ Yılan Taşıyan’’ anlamına gelen ‘’ Ophiuchus’’ takım yıldızı elinde yılanıyla gökyüzünden size rehberlik etmeye devam ediyor olacak …
Sinem US | Homeopat Eczacı & Sağlık Yazarı